Çağın Vebası: Instagram Anneliği

Savruluyoruz. Gerçek ve hakikatin çok ötesine.

Bu savrulmanın beraberinde getirdiği kopuş, bizi yapayalnız hissettiğimiz bir coğrafyaya sürükledi. Etrafımızda gördüğümüz her şey bize tanıdık gelirken, birkaç adım atıp yaklaştığımızda bize ait sandıklarımızın aslında ne kadar da uzak ve yabancı olduğunu anlıyoruz. Ama devam ediyoruz. Koptuğumuz gerçek dünyayı unutup sahteliklerle donatılmış bol ışıklı gösteri dünyasının tanınmış bir aktörü olmak için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Tweetler, Facebook like’ları, Instagram postları, WhatsApp grupları ve daha da fazlası. En iyi, en beğenilen, en güzel, en yakışıklı, en akıllı, en çok rağbet gören, en çok okunan, en çok retweet edilen, en, en, en, en…

En’ler içinde boğulurken gerçekte kim olduğumuzu ve bu dünyaya hangi amaçla, hangi anlam arayışıyla geldiğimizi unutuyoruz.

Artık çağ insanının önünde iki seçenek var: Ya en’ler tarikatının o süslü, parıltılı, mutluluk dolu, ihtişamlı dünyasına kabul almak için çırpınmak ya da o zevküsefa dolu hayatlara depresyon hırkası giyerek uzaktan bakmak.

Tercih sizin. Nasıl olsa her ikisinin de sonu aynı mutsuzluğa çıkacak.

Munchausen by Proxy Sendromu

Tıp literatüründe munchausen sendromu olarak bilinen bu psikiyatrik bozuklukta kişi; hastane hastane dolaşarak hastalık öyküleri uydurur ve gereksiz birçok medikal veya cerrahi girişim talep eder. Bu kişileri hasta olmadıklarına ikna etmek oldukça zordur, zira bu kişilerin temel arzusu ve motivasyonu hastalık ya da tedavi değil, sağlıklı yollarda elde edemedikleri ilgiyi ve şefkati hastalandıklarında doktorlardan, hastane personelinden ve çevrelerinden görme ümididir.  Benzer durumu çocuklarında oluşturan ebeveynler ise munchausen by proxy sendromu olarak tanılanır. Bu sendromda ebeveyn, çocukta bir hastalık varmış gibi yapmakta veya çeşitli sebeplerle çocuğunu hastalandırıp sürekli doktora başvurmaktadır. Sonuçta; gereksiz tanısal işlemler, cerrahi girişimler ya da medikal tedavi nedeniyle çocukta ciddi tıbbi zararlar oluşmaktadır. Öyle ki, dünya çapında yüzbinlerce çocuk annesinin enjekte ettiği sıvılar, ilaçlar ve kasıtlı yanlış müdahaleleri sebebiyle hayatını kaybetmiştir.

Bu çocuk istismarı tipinde anne çocuğun iyileşmesini istemez ve çocuk tam iyileşirken yaptığı bir müdahale ile onu yeniden hastalandırıp doktora başvurur. Tedavi süresince her şeyini seferber eder, ilgili ve sevgi dolu anne imajını oluşturup bunun üzerinden bir doyum sağlarlar. Eşi başta olmak üzere, ailesi ve hastane çalışanları tarafından ne kadar cefakâr bir anne olduğu söylenerek takdir edilen anne, toplumsal rolünü güçlendirerek bu durumdan sapkınca bir keyif alır.

Henüz literatüre girmemiş olsa da munchausen sendromunun son dönemde dünyada fazlaca konuşulan türlerinden biri de munchausen by internet sendromudur. Bu sendromda kişi kendini ya da çocuğunu sosyal medya hesaplarında hastaymış gibi göstererek yardım ve ilgi arar. Sosyal medyada yıllarca sahte hastalıklar üretip bu yalanlarla insanları istismar eden Amy adındaki bir Amerikalı kadının ifadesi bu sendromun aslında nereden kaynaklandığının bir özeti gibi:  ‘’Ben 9,5 yaşındayken, kız kardeşim beyin felci geçirdi ve annemin beni bıraktığını hissettim. Sırf bu yüzden göz muayenesinde bilerek yanlış cevaplar verdim ki tıpkı kız kardeşiminki gibi gözlük alabileyim’’. Bu vakada da gördüğünüz gibi munchausen sendromunda kişi; sağlıksız bir ebeveyn ilişkisine sahip, sevgi dolu aile ortamından uzak, gerekli ilgi ve alakayı görememiş ve neticesinde de bu eksikliği kapatmak için yalana ve aldatmaya başvurmuştur.

Instagram anneliği

Artık her platformda hatta her köşebaşında karşınıza bir sosyal medya annesi çıkıyor. Çocuk eğitimiyle alakalı okuduğu düşük seviyeli kitaplardan öğrendikleriyle kendilerini çocuk ve ergen psikoloğu olarak gören, sosyal medya hesaplarında çocuk gelişimi ile ilgili ipe sapa gelmez bilgileri bilimsel verilermiş gibi sunan, alışveriş merkezlerinin gündüz kuşağı seminerlerinde boy gösteren ve baştan ayağa garip bir kibre bulanmış anneler.

Instagram annelerinin en belirgin ve iç acıtan özelliği, çocuklarının her hallerini fotoğraflayıp onların mahremiyetlerini hiçe sayarak bu fotoğrafları tüm internet kullanıcılarına servis etmeleridir. İlk bakışta masum bir hareket olarak görünse de sabah uyandığı andan itibaren fotoğraflanmaya başlanan ve gece yatağına yine flashlar eşliğinde dönen çocuk, duygusal olarak çeşitli zorlanmalar yaşayacaktır. Şimdilerde tam olarak ne olduğunun farkında olamayan çocuk, ilerleyen yıllarda tüm internet âlemine yayılmış fotoğraflarından belki rahatsızlık duyacak, belki de okul ve iş arkadaşlarının alaylı sözlerine maruz kalacak ve çeşitli ruhsal problemler yaşayacak. Bununla beraber emniyetten öğrendiğimize göre pedofililer en çok Instagram annelerinin hesaplarında dolaşıp bu fotoğrafları bilgisayarlarında arşivliyor. Sadece biraz daha fazla like almak için çocuklarınızı istismar etmeye ve bedenlerini istismara sunmaya hakkınız var mı? Unutmayın ki bir çocuğu dünyaya getirmek onun üzerinde her türlü tasarrufu uygulayabileceğiniz anlamına gelmez.

Instagram annelerinin bir diğer özelliği de çocuklarını bir reklam mankeni olarak kullanıp onların üzerinden para kazanmalarıdır. Çeşitli firmalardan gelen ürünleri çocuklarına giydirerek onları fotoğraflayıp firmalara teşekkür etiketiyle paylaşan anneler, en doğru ve en sağlıklı anneliği kendilerinin yaptığı düşüncesinden de asla vazgeçmezler. Sıradan anneler çocuklarına taze çorba yapmak için uğraşırken, üstün yeteneklere sahip Instagram anneleri o çorbayı falanca marka mikserle, filanca marka kâseyle ve hangi Instagram filtresiyle fotoğraflayıp paylaşacağını düşünür. Gün boyunca Instagram hikâyesi paylaşan, gelen mesajlara DM’lere cevap vermek için saatlerini harcayan örnek anneler tabii ki de her anını çocuklarıyla geçiren asosyal annelerden farklı olacaktır!

2017 yılında Türk yargısı emsal niteliğinde bir karar aldı. Nihan Kayalıoğlu isimli ünlü Instagram annesi çocuklarının fotoğraflarını sürekli Instagram’da paylaştığı için eşinin açtığı velayet davasını kaybediyor ve Instagram’ındaki çocuklarına ait tüm fotoğrafların silinmesi ve yeni fotoğrafların eklenmemesi kararı veriliyor. Çocukların babası ise: ‘’Çocuklarımızı reklam malzemesi yapıp para kazanıyor, istismara davetiye çıkartıyor’’ diyerek olayı özetliyor. Bahsedilen Instagram annesinin paylaştığı fotoğraflar hakikaten de çocukları bir istismar malzemesi olarak internet âlemine sunuyor. Henüz küçücük kızını genç kız gibi giydirip eline ruj veren anne, kızının bu ruju sürmesini kayda alıp takipçileriyle paylaşıyor.

Sevilmeyen, sevemiyor da

Annelerin, kendilerinden ve hayatlarından memnun olmaması, duygusal yalnızlık çekmesi,  direkt olarak çocuğa yansır. Dikkat edin Instagram annelerinin mutlu hayatlarında baba figürü yoktur ya da silik bir şekilde yer alır, çünkü anne evliliğinden sağlayamadığı doyumu çocuklarında arar. Bu duygular içerisindeki anne çocuğa karşı aşırı bir ilgi göstererek; çocuklarının hastalanacağı, öleceği ya da kötü arkadaşlar edineceği korkusunu sürekli yaşar. Onları yetiştirirken ya da sevgi gösterisinde bulunurken sürekli aşırıya kaçar, dünyanın merkezine çocuklarını koyarak adeta dünyadan bir intikam almaya çalışırlar. Toplumumuzda evli kadınların çocuk sahibi olduktan sonra (sözde) kademe atladıkları düşüncesini de göz önünde bulundurursak, bazı annelerin çocuklarına olan bu anormal bağları iyice anlam kazanır. Anne elinde kaşıkla ne kadar çok çocuğunun peşinden koşuyorsa, ne kadar çok onu göz hapsinde tutuyorsa, ne kadar çok çocuğun çözmesi gereken problemleri kendi çözüyorsa, ne kadar çok çocuğuyla kendisini aynı potada eritip ortak bir ben dili kullanıyorsa (bugün okula gittik, hasta olduk, acıktık, huysuzlandık vb.) o derece iyi, sevilesi, başarılı bir insan olduğunu düşünüyor.

Instagram annelerinin ve munchausen by proxy/internet sendromu yaşayan kişilerin en temel ve sarsılmaz ortak noktası ikisinin de çocukları üzerinden bir ilgi devşirerek aslında iyi ve başarılı insanlar olduklarını kanıtlama çabasıdır. Her iki durumda da çevreden gelen yorumlar, olumlu pekiştireçler (çok başarılı ve ilgili bir anne maşallah, çocuğu için her şeyi yapıyor, örnek alınacak bir insan vb.) anneye bu patolojiyi sürdürmesi için gerekli motivasyonu ve ruhsal tatminini sağlıyor. Çevrenin onayını alan anne yıkılmış ruh duvarlarını onarana kadar bu davranışını sürdürüyor fakat çocukken yıkılmış ruh duvarlarının tamiri en iyi ihtimalle bir ömür sürer.

Bu iki patolojinin bir diğer ortak noktası da annelerin çocuklarını kullanarak yaşadıkları ruhsal doyumda, çocukların hem fizyolojik hem de psikolojik olarak tedavisi mümkün olmayan yaralar alması. Doğumdan itibaren tüm gelişimi kayıt altına alınıp dünya ile paylaşılmış, tüm mahrem alanları ifşa edilmiş çocuğun ilerleyen yıllarda kuracağı sosyal hayat ve yaşayacağı ilişkilerde ön planda olma ve sürekli görünme arzusu ona zarar verecektir. Sadece ‘sürekli görünme’ değil ‘sürekli iyi ve sahte görünme’ arzusu ile yaşamını sürdürecektir. Çünkü güzel kıyafetler içinde, lüks mekânlarda, sahte gülümseyişler ve pozlar ile objektiflerin esiri olmuş çocuk bu patolojik parodiyi normalleştirerek hayatına bu şekilde devam edecektir. Her an; mutluluğu, hazzı, güzelliği, lüksü, takdiri ve beğeniyi kovalayan fakat gerçek hayatta bunun gerçekleşmeyeceğini fark eden çocuk ya gerçeklikten kaçarak ‘mış gibi yaşamaya’ devam edecek ya da ruhsal bir çöküntüye girip varoluşunun anlamsızlığı içerisinde boğulacak. Her yıl giderek katlanan depresyon ve intihar oranları bize mevcut durumumuz ile ilgili bir şeyler söylüyor olmalı.

Şunu unutmamak gerekir; çocuğun dünyayla ve ebeveynleriyle yaşadığı problemlerin başlangıç noktası yine kendi ebeveynleridir. Anne baba nasılsa çocuk da bir süre sonra ona dönüşüyor ve bu kısır döngü nesiller boyunca devam ediyor. Gerçekten sevilmemiş insanlar gerçekten sevemiyor ve bunun telafisi/tedavisi için etrafındakileri başına toplamaya çalışıyor. Yaşadığımız gösteri toplumunda da bunu en kolay sosyal medya yoluyla yapabiliyor. Sosyal medyaya hesaplarında paylaşılan fotoğraflar, geçirilen uzun süreler, alınan o abartılı yorumlar aslında sizin ne kadar iyi anneler olduğunuzu değil, çocuğunuzla aranızdaki uçurumun ne kadar derin olduğunu gösteriyor bizlere.

Telefonları, iPadleri, bol takipçili sosyal medya hesaplarını, çeşitli firmalardan aldığınız üç beş kuruş reklam gelirlerini, sahte alkış korosunu bir kenara bırakın ve kayıt altına almadan çocuğunuza bugün sımsıkı sarılın, yarın çok geç ve karanlık olabilir.

3 Yorum

  1. büşra🚀 13 Kasım 2019 at 19:59

    Gökhan Ergür ile Her Çarşamba Tam İsabet 💯🚀 : )

    Cevapla
  2. Yunus 14 Kasım 2019 at 19:21

    Aynen, çevremde var hatta. Maalesef bu bir hastalık, tedavi edilmesi gerekir.

    Cevapla
  3. Çiğdem Alan 14 Kasım 2019 at 23:31

    Instagram kullanmadığım için eksikliğini hiç hissetmedim.Instagram annelerini görmediğim için de mutluyum çevremde çok fazla öyle insan yok. Ama çok haklısınız hocam bu bir hastalık olmuş. Her anını çeken ve pazarlayan insalar tedavi edilmeli. Sosyal medya detoksu her aile de uygulanmalı.

    Cevapla

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir